Artı Gerçek / 08.10.2020
Klasik müziğin dehalarından Wolfgang Amadeus Mozart’ın ikinci adı, Latince’de “aşk tanrısı” anlamına geliyor. Yine Latince’de, “Tanrıları seven genç ölür” şeklinde bir aforizma vardır. Mozart, 35 gibi oldukça genç bir yaşta ölünce, ikinci adı üzerinden söz konusu aforizmaya gönderme yapılır. Aydınlanma çağının bu dâhi bestecisi (1756 – 1791), tarih boyunca Avrupa coğrafyasındaki birçok siyasi sistem tarafından araçsallaştırılmak istenmiştir. Bunlar arasında, Mozart’ı ve eserlerini politik açıdan oldukça etkili işlevlere ram etme yönündeki en akıllara durgunluk verici “sosyal mühendislik” örneği, Nazi Almanya tarafından becerilmek istenendir. 1938 – 1945 yılları arasında, Naziler tarafından Mozart ve eserlerinin başına getirilmek istenenler, yaşadığımız dönem açısından hem önemli benzerlikler arz ediyor hem de derslerle dolu.
Daha başından, vurgulamakta fayda var: Erik Levi, Aydınlanma çağının bu dâhi bestecisinin, faşist rejimin çıkarları doğrultusunda insancıl ve kozmopolit dünya görüşünden soyutlanıp bir propaganda malzemesi haline nasıl dönüştürüldüğünü inceleyip bir kitap halinde (Mozart ve Naziler*) yayınlayalı yıllar oldu. Öte yandan, Nazilerin Mozart ve eserlerine yönelik “işlevselleştirme” düzenlemelerini ortaya çıkarmak nasıl gerekli bir çabaysa, “işlev görebilir konumda olma” üzerinden Mozart’ın eserlerine yönelik bir sorgulama yapmak da bir o kadar gereklidir.
Viyana’da 9 Mart – 15 Ekim 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Gizli Tarih/ler: Mozart’ı Dönüştürme” adlı “karşı tarih” projesi, o sorgulama girişimlerinden biri olmuştu. Proje, çok sayıda ve çeşitlilikteki etkinlikleri kapsamıştı. İlgili metinlerin Türkçelerinin son okumasını yapan kişi olarak, bir ucundan ben de yer almıştım bu çalışmada. Söz konusu metinlerin önemlice bir kısmının özetleri ve program, aynı yıl ve aynı adla kitapçık olarak yayımlandı. Mozart’ın iki opera eseri mercek altına alınmıştı: Saraydan Kız Kaçırma ve Sihirli Flüt. Bunlar, 18. Yüzyıl’da popüler olan bir eğilimin izlerini taşımaktaydı çünkü. Mozart bu eserlerde, ‘Batı’daki basmakalıp ‘Doğu’ tanımlamaları ve temsil geleneğine sadık kalan bir tutum sergilemiştir..
Yazının tamamı için tıklayınız: https://artigercek.com/haberler/ikonsevici-diktatorler-ve-nazilerin-mozart-a-ettigi
.