Bir yazarın ilk ne zaman, nerede, hangi sebepten yazmaya başladığı, onun kişisel tarihi kapsamında ve bir arka plan bilgisi olarak değerlidir, o kadar. Ki o da “yeniden kurgulanmış” bir kişisel tarih şeklinde verilmemişse!
YAZI ARŞİVİ
Avcı tüfeği bırakıp fotoğraf makinesiyle çıksa doğaya
Aktrist Brigitte Bardot hazırladığı belgeselde, avcılara “zevk için öldürmek”ten vazgeçmelerini söyleyip şu çağrıda bulunmuştu: “Tüfeklerinizi terk edin, fotoğraf makinesiyle çıkın doğa gezintisine!”
Türkçe edebiyatta ‘ötekileştirme’ ve ‘nefret’ söylemi
Türkçe edebiyattaki ‘ötekileştirme’ ve ‘nefret’ söylemini, öyle sadece kıyıda köşede kalmış edebiyatçıların eserlerinde değil; cumhuriyet döneminin ilk başeserlerini veren yazarlarda da yaygın olarak görüyoruz. Halide Edip Adıvar, Memduh Şevket Esendal, Yakup Kadri, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin, Hüseyin Rahmi Gürpınar…
Tarifesiz kalkar şiirden gemiler
Şiirden gemiler, kaç yolcu aldıkları ya da taşıyacakları hesabına göre kalkmazlar limandan. Her an ve tek bir yolcu için kalkabilir şiir gemisi. Dilin en ince, en nadide ve rafine kumaşından dikiliyor oluşları, o gemileri ulaşılmaz kılmaz; varlıklı bir azınlığın ayrıcalıklarından biri haline getirmez ya da derekesine düşürmez.
Devletin dili ve “anadiller belası”
“Türkiye Lozan anlaşmasını gerektiği gibi uygulamıyor. Anlaşmanın 39. Maddesi bütün yurttaşlara dilediği dili ticarette, açık ve kapalı toplantılarda, her türlü basın ve yayın araçlarında kullanma hakkı getirmiştir.”
Avrupa’da edebiyatın göçmenleri veya göçmen edebiyatı
Avrupa ülkelerindeki genel seyir incelendiğinde görülecektir ki “göçmen edebiyatı” şeklinde de ifade edilen olay, zaman içinde çok farklı terminolojik tartışma ve değişim aşamalarından geçmiştir. Bu Türkiye kökenliler açısından da böyledir.
“İlk Kemal”in bu günlerimizdeki vebali büyük
“Yaşasın hürriyet“ dediği için ağır bedeller ödemiş “İlk Kemal”, Türkiye’nin başına musallat edilen inkârcı, baskıcı, yasakcı resmi ideolojinin ilk mimarlarından biri haline nasıl geldi?
Bize anadillerimizi nasıl unutturdular?
Bize anadilimizi unutturanların oğulları ve torunlarının, içimizde taşlaşan çığlıklarla ilgili söyleyecekleri yeni bir şeyleri olmalı. Hangi dili biliyorsanız onunla konuşalım, yeter ki sesiniz çıksın!
“El kapıları”nda değil, “yeni vatan”larındalar artık!
İlk misafir işçi göçünden 60 yıl sonra, Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli nüfusun -ortalama olarak- üçte ikisi, “yeni vatan” şeklinde tanımladığı ülkenin vatandaşı artık. Avrupa ülkelerine yeni ulusal ve dinî azınlıklar kazandırdılar.
Bir öldürülme gerekçesi olarak anadil!
Bir ülkede, bir toplumda, “öldürülme gerekçeleri”nin arasına anadili konuşmak da girmişse eğer, “söylenecek ne kaldık ki geriye” diye kendine sormadan edemiyor insan.