“Türkiye Lozan anlaşmasını gerektiği gibi uygulamıyor. Anlaşmanın 39. Maddesi bütün yurttaşlara dilediği dili ticarette, açık ve kapalı toplantılarda, her türlü basın ve yayın araçlarında kullanma hakkı getirmiştir.”
MAKALE
Avrupa’da edebiyatın göçmenleri veya göçmen edebiyatı
Avrupa ülkelerindeki genel seyir incelendiğinde görülecektir ki “göçmen edebiyatı” şeklinde de ifade edilen olay, zaman içinde çok farklı terminolojik tartışma ve değişim aşamalarından geçmiştir. Bu Türkiye kökenliler açısından da böyledir.
“İlk Kemal”in bu günlerimizdeki vebali büyük
“Yaşasın hürriyet“ dediği için ağır bedeller ödemiş “İlk Kemal”, Türkiye’nin başına musallat edilen inkârcı, baskıcı, yasakcı resmi ideolojinin ilk mimarlarından biri haline nasıl geldi?
Bize anadillerimizi nasıl unutturdular?
Bize anadilimizi unutturanların oğulları ve torunlarının, içimizde taşlaşan çığlıklarla ilgili söyleyecekleri yeni bir şeyleri olmalı. Hangi dili biliyorsanız onunla konuşalım, yeter ki sesiniz çıksın!
“El kapıları”nda değil, “yeni vatan”larındalar artık!
İlk misafir işçi göçünden 60 yıl sonra, Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli nüfusun -ortalama olarak- üçte ikisi, “yeni vatan” şeklinde tanımladığı ülkenin vatandaşı artık. Avrupa ülkelerine yeni ulusal ve dinî azınlıklar kazandırdılar.
Bir öldürülme gerekçesi olarak anadil!
Bir ülkede, bir toplumda, “öldürülme gerekçeleri”nin arasına anadili konuşmak da girmişse eğer, “söylenecek ne kaldık ki geriye” diye kendine sormadan edemiyor insan.
“Kendim olma” mücadelemden tanıklıklar – II
Benim “yük” gördüğümü, başkaları “malı götürmek” ya da “hükümran olmak” biçiminde değerlendiriyor. Zira dünyaya, hayata, hayata dair her şeye başka pencerelerden bakıyoruz. Benim penceremden bakan daha az sayıdaki insan ise, “ne uğraşıyorsun bu çekip çevirme işleriyle” der, beni “akıllı” hareket etmeye davet eder.
“Kendim olma” mücadelemden tanıklıklar – I
Yok, tadı tuzu kaçmıştı! Gezgin, hareketli, sokak gazeteciliğimin köküne kibrit suyu sıkmışlardı. Yayın yönetmeni, haber müdürü, yayın müdürü, bölüm şefi… “Kendim olarak” kalma mücadelemde başarılı olamadıkça, kendimi bulduğum alanlardı bunlar.
Kenterleri barıştıran oyun: Konken Partisi
Uzun bir ayrılıktan sonra, abla Yıldız Kenter’le sahneledikleri iki kişilik ve iki bölümlük “Konken Partisi”, işte tam da böyle bir oyun. Kenter kardeşler, ön gördüklerini bizzat eyliyorlar.