Viyana merkezli çalışmalar yürüten bir kültür kurumu olan “Anima Incognita Kulturverein”, her yılın son etkinliğini geleneksel olarak “Yeni Ne Var?” başlığıyla organize eder. Kurumun etkinliklerine konuk olan yazar ve şairler, bu sorunun yanıtını bu yıl 13 Kasım Çarşamba akşamı dillendirdi. Konuk sanatçılar ağırlıkla yeni kitaplarını tanıttılar.
Ben ise, kendi internet sayfamda paylaştığım ve sürekli güncellediğim “Zazaca E-Sözlük”ü anlattım. Sadece dinleyiciler değil, Avusturyalı yazar ve şairlerin ağırlıklı bölümü de Zazaca’yı ilk kez duymuş ve kısaca da olsa tanımış oldu. Yaptığım sunumdan sonra, Zazaca şahsında tehlike altındaki dillerle ilgili ikili sohbet etme, fikir alışverişinde bulunma olanağı da bulduk.
Ben bir dilbilimci değilim. Ana dilini seven bir gazeteci, yazar ve şairim. 1987’den beridir Türkçe, 2009’dan beridir Almanca da eserler yazan, yayınlatan bir edebiyatçıyım. Sadece Almanca değil, Türkçe de benim ana dilim değil.
Anadolu’nun okulu olmayan bir mezresinde dünyaya geldim. Yedi yaşıma geldiğimde okul için yakın akrabamız olan bir ailenin yanına gönderildim. O yaşıma kadar konuştuğum dilin yasak olduğunu bilmiyordum, okulun ilk günü öğrendim bunu! Bir öğretmenden yediğim ilk tokatın nedeni de derste bir arkadaşıma ana dilimden kelimeler mırıldanmamdı! Ne yazık ki, en azından tek geçerli dil olan Türkçe’yi öğrenene kadar bile ana dilimizi konuşmamıza izin verilmedi.
UNESCO 2009 yılında ‘Tehlike Altındaki Diller Atlası’na Türkiye’den 15 dili dahil etti. Zazaca da bu 15 dilden biriydi. Yedi yaşından itibaren ana dilimi adım adım unutmuştum. Otuz beş yıl sonra onunla ‘yeni vatanım’da tekrar tanıştığımda ana dilim komadaydı! Neyse ki dünyanın dört bir yanına dağılmış binlerce kişi bu dilden akıllarına gelen kelimeleri, deyimleri, ezgileri, masalları mırıldanmaya başladı. 2009’dan itibaren ben de onlardan biri oldum. Birbirine eklenen bu küçük çabalar ana dilimizin gözlerini açmasını sağladı. Dergiler, broşürler, alfabeler, sözlükler, gramer kitapları, web siteleri, kurslar… Zazaca için yüzlerce pencere açılmıştı.
2009 yılından beri Avusturya’da Zazaca dil kursu eğitmenliği de yapıyorum. Yüzlerce kişi katıldı bu kurslara. Ancak bugün artık çevrimiçi (sanal) olanakları kullarak, dünyanın dört bir yanındaki çok çok daha fazla insana ulaşmamız söz konusu. Bu dilin tanıtım ve öğrenme araçlarını, kanallarını çeşitlendirmek şart. bir sözlük ile bu dile ilgi duyan çok daha fazla kişiye ulaşmak mümkün!
‘Zazaca E-Sözlük’ bu şartların ve gelişmelerin ürünü oldu. Ki, yakın zamandan beridir Zazaca dil kurslarını da çevrimiçi (sanal) alana taşımaya başlamış bulunmaktayım.
Yakın zamana kadar her türlü baskı ve yasağa maruz bırakılmış, büyük ölçüde unutturulmuş bir dilin tüm kelime dağarcığını açığa çıkarmak hiç kolay değil. Sözlüğü her yeni gün gücellemeyi sürdürmek için, bu dille ilgili bulabildiğim tüm bilgi, belge ve tanıklardan yararlanmaya çalışıyorum. Bu sayede ‘Zazaca E-Sözlük’ kelimelerin, deyimlerin ve örnek cümlelerin her geçen gün arttığı sürekli yenilenen, bitmeyecek olan bir sözlük niteliği kazanmaktadır.
Zaza/Kırmanc nüfusun yaygın bir şekilde kullandığı ortak dil Türkçe. Bu nedenle sözlük Türkçe–Zazaca olarak yayınlanmakta. Sözlüğün kullanımı çok zor değil. Aradığınız kelimenin ilk harfine tıklıyorsunuz ve açılan sayfada hedef kelimeyi buluyorsunuz.
Eğitimimi Türkçe aldım. Edebiyat deryasına Türkçe’yle daldım. 2009’dan beridir bunun yanı sıra aynı çabayı Almanca diliyle de sürdürüyorum. Türkçe’yi de Almanca’yı da seviyorum. Ama ben ana dilimin de yaşamasını istiyorum! Çünkü hayatımdaki ilk sürgünü ana dilimden koparılmakla yaşadım. O ilk sürgünlüğü bitirmeyi, aynı zamanda insanlığın kolektif hafıza okyanusundaki bir damlanın daha kurumasını önlemeyi önemsiyorum.”